Sizi Linux’a geçmekten alıkoyan şey, teknik engellerden ziyade kendinizle ilgilidir. İşte nedeni.
İnsanlar Windows kullanıcılarını Linux’a geçmeye ikna etmeye çalışırken bir sürü şey söylerler, tonlarca vaat ve öneride bulunurlar, yazarlar, çizerler: Linux her açıdan daha iyidir, favori uygulamalarınızı nasıl kullanabilirsiniz vb. Ama dürüst olmak gerekirse, bunların çoğu sadece lafta kalır. Kağıt üzerinde kulağa hoş geliyor olsa da her zaman gerçekle uyuşmaz. Ama yine de, işe yararlar elbette.
Bu yazıda konuya biraz biraz farklı bir açıyla bakalım. En başından açıkça belirtelim: Bu yazı kimseyi Linux’a katılmaya ikna etmek için yazılmadı. Bunun yerine, birçok insanın neden geçiş yapmadığı düşüncesinden yola çıkalım: Aslında en büyük engel yazılım, donanım veya hatta Linux’un kendisi değil, siz ve Linux’a bakış açınızdır.
Linux Korkusuzların Dünyasıdır
Çoğumuz olabildiğince uzun süre konfor alanımızda kalmayı severiz. Bu, aslında zihninizin size oynadığı bir oyundur ve tek bir amacı vardır: Sizi mümkün olduğunca az risk bulunan güvenli bir yerde tutmak. Bu, hayatın her yerinde karşımıza çıkar ve teknoloji de bir istisna değildir. Buradan hareketle, Windows’tan Linux’a geçmek, yeni başlayan biri için konfor alanının dışına doğru atılmış oldukça büyük bir adımdır.
Windows kullanıcıları için Linux tam da böyle bir adımdır: Bilinmeyen bir alan(belki de ilk başta biraz korkutucu). Bilinmezlerle dolu ama aynı zamanda olasılıklar, bağımsızlık ve özgürlükle de dolu.
Öyleyse, “Ya şöyle olsaydı?” gibi sorularda kaybolmadan önce kendinize basit bir soru sorun: Linux mücadelesine tutkuyla ve gerçek bir öğrenme arzusuyla girişmeye hazır mıyım? Yoksa Windows’un tanıdık dünyasında, (mükemmel olmasa bile) konfor alanımda kalmaktan memnun muyum?
Cesaret mi, konfor alanında kalmak mı? Karar sizin.
Korkusuzların dünyasına katılmaya hazır mısınız?
Düşünce Yapınızı Değiştirin
Forumlar ve sosyal medya, Linux’u denemek isteyen insanlarla dolu ve genellikle ilk endişelendikleri şey, en sevdikleri uygulamaların, programların Linux’ta çalışıp çalışmayacağı. Cevap (neredeyse her zaman): Hayır! Neden mi? Çünkü bunlar Linux’ta doğrudan çalışmazlar.(Bazılarının Linux versiyonları mevcut olabilir.)
Ama ardından umutlandıran bir cümle geliyor: Endişelenmenize gerek yok, zira Windows uygulamalarını sorunsuz çalıştırmanızı sağlayan sihirli Linux programları var.
Eğer bu düşünce yapısıyla yola çıkıyorsanız, bilin ki işleriniz yolunda gitmeyecek. Çünkü bunun doğru olduğu varsayımıyla işe başlarsanız(dürüst olmak gerekirse, bu, ileri düzey kullanıcılar için geçerlidir), yeni bir kullanıcı için karmaşık bir Windows uygulamasını Linux’ta çalıştırma şansı neredeyse sıfırdır.
Büyük ihtimalle şöyle bir senaryo gerçekleşecek: Saatlerce internette gezinip giderek daha fazla hayal kırıklığına uğradıktan sonra, anlamadığınız ve bu ne işe yaradığını hayal bile edemeyeceğiniz bir sürü komutu çalıştırmayı içeren bir çözüme rastlayacaksınız. Sonunda sabrınız tükenecek ve sakinleştikten sonra, Linux’un işe yaramaz olduğunu aleme ilan etmek için sosyal ağlarda yazıp çizeceksiniz.
Çok mu kasvetli kasvetli bir tablo çizdik?
O zaman en baştan şunu kabul ederek işe başlamalısınız: : Linux, Windows değildir!
Linux ve Windows, her biri kendine özgü ekosistemi ve iş yapma biçimleri olan, tamamen farklı iki dünyadır.
Dolayısıyla, Linux’u Windows gibi davranmaya ve Windows uygulamalarını çalıştırmaya zorlamaya çalışmak yerine, şöyle farklı bir düşünce yapısı içinde olmak işleri çok kolaylaştıracaktır: Bakalım Linux araçları bu işi Windows’takilerden daha iyi, hatta belki daha kolay yapabilecek mi?
Zor olduğunu kabul edelim, ama eski alışkanlıklarınızı ve alıştığınız rutinleri bırakmaya çalışmalısınız. Kendinize, şu anki araçlarınızla yeni bir şeyler yapmayı öğrenme şansı verin. Kim bilir, belki de bir süre sonra onlarsız nasıl idare ettiğinizi görüp şaşıracaksınız.
Vazgeçmeyin
Bir şeyi ilk kez denemeye çalıştığınız anı hatırlıyor musunuz? Muhtemelen dünyanın en zor şeyi gibi gelmişti, değil mi? Ama pes etmediniz ve şimdi kolay geliyor değil mi? İşte Linux’a geçiş de bunun gibidir.
Kesin olan bir şey var: Linux yolculuğunuzda türlü zorluklarla karşılaşacaksınız. Bazılarına hızlı çözümler bulavcaksınız, bazıları ise gerçekten zor anlar yaşatacak. Ama her seferinde, işlerin nasıl yürüdüğüne dair deneyimler elde edeceksiniz ve bu da bir sonrası için size motivasyon sağlayacak.
Bu yolda içinizden bir ses size hep fısıldayacak: Neden zamanını boşa harcıyorsun? Bunu Windows’ta beş dakikada halledebilirdin.
Buna kanmayın.
Çıktığınız yol zorlu ve konfor alanınıza geri dönmek kolay ve cazip gelebilir. Büyük ihtimalle, çözüme sadece küçük bir adım uzaktasınız. Ve çözdüğünüzde, o gurur duygusu her şeye değecek.
Başarıyı garanti eden tek kural: Asla pes etme!
Bu kural hayattaki hemen hemen her şey için geçerli. Klişe gibi gelebilir, ama doğru.
Linux bir maratondur ve en güzel yanı da bir bitiş çizgisinin olmamasıdır. Dürüst olmak gerekirse, kimse bitiş çizgisi istemez, çünkü en güzel şeyler bu maratonda olur. Maratonda ne kadar uzun süre kalırsanız, keyif, güç ve öz güveniniz o kadar artar.
Linux, açık fikirli ve özgür ruhlu sayısız insan tarafından, zaman içinde yazılmış, hiç bitmeyen bir hikâyedir ve siz de hikâye yazanlardan biri olursunuz.
Sonuç
Linux’a geçişin önündeki en büyük engel teknik değildir. Her şey motivasyonunuza ve en başından itibaren geliştirdiğiniz düşüncelere bağlı.
Yukarıda bahsettiğimiz şeylere henüz hazır olmadığınızı düşünüyorsanız, tavsiyemiz basit: Windows kullanmaya devam edin.
Dürüst olmak gerekirse, Windows harika bir işletim sistemi ve aksini iddia etmek için hiçbir sebebimiz yok. Windows’un gerçekten iyi çalışması ve herkes tarafından kullanılıyor olması, çok şey ifade ediyor.
Durum, ikisini karşılaştırmakla ilgili değil, Linux’a geçişinizin hem sorunsuz hem de keyifli olması için doğru bir temele sahip olduğunuzdan emin olmakla ilgili.
Linux’a geçmek istemenizin kendi nedenlerini bulmak için zaman ayırın. Özgürlüğe, bağımsızlığa veya açık fikirli ve özgür ruhlu insanlardan oluşan büyük bir topluluğun parçası olma fikri mi cazip geliyor? O zaman oradan başlayın. Şimdilik teknik konuları boş verin, onlar zaman ilerledikçe kendiliğinden gelişecektir.
Biliyor musunuz? Doğru bakış açısıyla yolun yarısını kat etmiş olursunuz.